Her sabah kahvenizi sütle içmeyi seviyorsunuz ama birkaç saat sonra karnınızda garip bir huzursuzluk başlıyor… Yoğurt yedikten sonra şişkinlik ve gaz şikâyetiniz varsa ya da dondurma yedikten sonra hızla tuvalete koşuyorsanız, “Acaba süt mü dokunuyor?” diye düşünüyorsanız bu yazı tam size göre.
Çoğu zaman farkında bile olmadan yaşıyoruz bu sorunları. “Hassas midem var” deyip geçiyoruz ama aslında karşımızda oldukça yaygın, çok fazla kişinin yaşadığı fakat yeterince tanınmayan bir durum var: Laktoz İntoleransı.
Süt şekeri olan laktozun sindirilememesi sonucu ortaya çıkan bu tablo, hem çocukları hem yetişkinleri etkileyebiliyor. Belirtiler basit gibi görünse de yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürebiliyor. Hatta çoğu zaman gereksiz süt eliminasyonlarına, beslenme yetersizliklerine ve yanlış beslenme kalıplarına yol açabiliyor.
O halde gelin birlikte bu konuyu detaylıca ele alalım. Önce laktozun ne olduğuna bakalım, ardından çocuklar ve yetişkinlerde bu durumun nasıl seyredip yönetilebileceğine değinelim.
Laktoz; süt, yoğurt, dondurma ve peynir gibi süt ürünlerinde doğal olarak bulunan bir şekerdir. Sindirilebilmesi için ince bağırsakta laktaz adı verilen bir enzimin bulunması gerekir. Bu enzim, laktozu glukoz ve galaktoz adı verilen iki daha küçük yapıya ayırarak kana karışmasını sağlar.
Ancak bazı bireylerde bu enzim ya yetersizdir ya da hiç üretilmez. Sonuç? Laktoz sindirilemez ve bağırsakta fermente olarak gaz, şişkinlik, karın ağrısı, hatta ishal gibi belirtilere neden olur. İşte bu duruma laktoz intoleransı denir.
Yeni doğan bebeklerde laktaz enzimi doğal olarak aktiftir. Çünkü anne sütü bol miktarda laktoz içerir ve bu, bebek için önemli bir enerji kaynağıdır. Ancak bazı bebeklerde doğuştan laktaz eksikliği olabilir. Bu çok nadirdir ve adı doğumsal laktoz intoleransıdır. Anne sütü dahi sindirilemez, şiddetli ishal, kilo alamama ve beslenme yetersizlikleri görülebilir.
Daha sık gördüğümüz tablo ise; bir enfeksiyon sonrası bağırsak mukozasında hasar oluşmasıyla geçici olarak laktaz enziminin azalmasıdır. Özellikle gastroenterit, antibiyotik kullanımı veya çölyak hastalığı gibi durumlar sonrası çocuklarda laktoz intoleransı gelişebilir. Bu duruma sekonder laktoz intoleransı denir ve genellikle geçicidir.
Çocuklarda laktoz intoleransı tanısı koyarken dikkatli olunmalıdır. Çünkü süt ve süt ürünleri çocuklar için önemli bir kalsiyum ve protein kaynağıdır. Hemen diyetten çıkarmak yerine bir çocuk doktoru veya diyetisyenle işbirliğiyle ilerlemek gerekir. Şüpheli durumlarda:
Uzun vadede çocukların kalsiyum, D vitamini ve protein ihtiyacının karşılandığından emin olunmalıdır.
Yetişkinlerde laktoz intoleransının en yaygın nedeni primer laktaz eksikliğidir. Genetik olarak laktaz enzimi üretimi çocukluk sonrası azalır. Asya, Afrika ve Güney Amerika kökenli bireylerde daha sık görülür. Türkiye’de laktoz intolerans oranı da oldukça yüksektir.
Yani, “Ben çocukken süt içerdim ama şimdi dokunuyor” diyorsanız, vücudunuz artık yeterince laktaz üretmiyor olabilir.
Yetişkinlerde belirtiler genellikle süt ve süt ürünlerinin tüketilmesinden sonra ortaya çıkar:
Bu belirtiler bazen hayat kalitesini ciddi ölçüde düşürebilir. Sosyal hayatı etkileyebilir, kişi süt grubu besinlerden uzak durmaya başlayabilir.
Yetişkin bireylerde laktoz intoleransı varsa süt ürünlerini tamamen kesmek gerekmez. Kişisel tolerans sınırları belirlenmeli ve şu yöntemler uygulanmalıdır:
Laktoz sadece süt ve yoğurtla sınırlı değil. Şu gıdalarda da gizli laktoz olabilir:
Etiketlerde şu kelimeler varsa dikkat: süt tozu, whey, kazeinat, laktoserum, peynir altı suyu tozu.
Evet, olabilir ama bilinçli olmak şart. Süt ürünlerini azaltan bireylerin mutlaka kalsiyum, D vitamini ve protein kaynaklarını başka yollardan tamamlaması gerekir:
Bu geçiş sürecini bir diyetisyenle birlikte planlamak en sağlıklı yaklaşımdır.
Laktoz intoleransı; çocuklukta geçici, yetişkinlikte ise kalıcı seyredebilme potansiyeli olan, oldukça yaygın bir sindirim sistemi problemidir. Her ne kadar ciddi bir hastalık olmasa da, doğru yönetilmediğinde yaşam kalitesini belirgin biçimde düşürebilir. Sindirilemeyen laktozun neden olduğu gaz, şişkinlik, kramp ve ishal gibi belirtiler hem sosyal hem de fiziksel düzeyde kişiyi olumsuz etkiler.
Tanı süreci; dikkatli bir beslenme öyküsü, klinik gözlem ve gerekirse özel testlerle desteklenmelidir. Laktoz intoleransı tanısı alan bireylerin ise süt ve süt ürünlerini tamamen diyetten çıkarması çoğu zaman gerekli değildir. Kişiye özgü tolerans düzeyi belirlenerek laktozsuz süt ürünleri, fermente gıdalar, bitkisel süt alternatifleri ve enzim takviyeleri gibi seçeneklerle dengeli bir beslenme modeli sürdürülebilir.
Ancak süt ürünlerinin sınırlanması durumunda, özellikle kalsiyum, D vitamini, protein gibi besin öğeleri açısından eksiklik gelişme riski göz ardı edilmemelidir. Bu noktada bir diyetisyen rehberliğinde hazırlanan beslenme planı, hem semptomları yönetmek hem de uzun vadeli sağlığı korumak açısından büyük önem taşır.
Unutmamak gerekir ki, laktoz intoleransı bireyseldir. Her bireyin tolere edebildiği miktar farklıdır. Bu nedenle kalıcı ve genel geçer yasaklar yerine, kişiye özel beslenme stratejileri geliştirilmelidir. Böylece hem süt ürünlerinden kaynaklanabilecek rahatsızlıklar önlenebilir hem de beslenme yetersizliklerinin önüne geçilebilir.
Kısacası: Laktoz intoleransı bir engel değil, farkında olunması gereken bir sindirim hassasiyetidir. Bilinçli bir yaklaşımla hem sağlıklı hem konforlu bir yaşam mümkündür.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynak: Bihaber.TR köşe yazarı Melina Ezgi Tosun
Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.