Bir markete girdiğinizde, elinize aldığınız her ürün ambalajında “doğal”, “şekersiz”, “yağsız”, “light”, “katkısız”, “glütensiz”, “probiyotik”, “antioksidan” gibi kelimelerle süslenmiş iddialı ifadeler görürsünüz. Bu kelimeler kulağa ne kadar sağlıklı ve güven verici gelse de, çoğu zaman bu etiketlerin arkasında ciddi bir manipülasyon ve pazarlama stratejisi yatar.
Peki gerçekten light yoğurt zayıflatır mı? Şekersiz kek gerçekten masum mu? “Trans yağ yoktur” yazan bir üründe kalp sağlığını tehdit eden başka bileşenler bulunabilir mi?
Bugün bu yazıda, besin etiketlerinin arkasındaki bilimsel gerçekleri konuşacağız. Gıda endüstrisinin kullandığı yanıltıcı stratejileri ve bilinçli tüketici olmanın yollarını ele alacağız. Hazırsanız, market raflarının görünmeyen yüzüne birlikte bakalım.
Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belirlediği yönetmeliklere göre, her paketli gıdanın üzerinde içerik ve besin değerleri yer almak zorundadır. Ancak bu bilgiler çoğu zaman küçük puntolarla yazılırken, büyük harflerle öne çıkarılan iddialar dikkat çeker.
Örnek:
Bir üründe “şekersiz” ifadesi yer alabilir. Ancak içerik listesine baktığınızda maltitol, sorbitol, fruktoz, glukoz şurubu veya mısır şurubu gibi şeker türevlerinin yer aldığını görebilirsiniz. Bu maddeler teknik olarak “sofra şekeri” değildir ama vücutta benzer metabolik etkilere yol açar.
Gıda endüstrisi, yasal tanımların sınırlarını ustalıkla kullanır. “Şekersiz” ifadesi, üründe “ilave sakkaroz” bulunmadığını ifade eder; ancak bu başka tatlandırıcıların olmadığı anlamına gelmez.
“Light” ya da “diyet” ürünler, genellikle yağ, şeker ya da kalori oranı azaltılmış ürünlerdir. Ancak dikkat edin: azaltılmış olan sadece bir bileşendir. Diğer bileşenler artırılarak ürünün lezzeti dengelenir.
Örnek:
Bir light yoğurtta yağ oranı azaltılır ama kıvamı kaybolmasın diye nişasta, jelatin ya da emülgatör gibi katkı maddeleri eklenebilir. Sonuç? Kalori olarak belki düşer ama vücutta insülin tepkisi, doygunluk hissi, sindirim etkileri farklılaşır.
Ayrıca bu tarz ürünlerin “zaten sağlıklı” olduğu algısıyla daha fazla tüketilmesi, “light paradoksu” dediğimiz durumu ortaya çıkarır. Bu da kilo kontrolünü zorlaştırır.
“Doğal” kelimesi kulağa çok güven verici gelir, değil mi? Ancak bu kelimenin ne anlama geldiğini çoğu kişi bilmez. Aslında “doğal” kelimesinin yasal bir tanımı yoktur. Yani üretici, üründe sadece birkaç bitkisel öz kullanarak ürünü “doğal” olarak etiketleyebilir.
Benzer şekilde, “organik” ifadesi ancak sertifikalı üretim sürecinden geçmiş ürünlerde kullanılabilir. Ancak birçok marka, tasarımda yeşil yapraklar, köy temalı grafikler, doğa görselleri kullanarak organiklik algısı yaratır.
“Katkısız” ifadesi de benzer bir manipülasyona dayanır. Ürün katkı maddesi içermeyebilir ama raf ömrü uzatılmış, işlem görmüş bir ürün olabilir. Katkısız olması, sağlıklı olduğu anlamına gelmez.
Bir ürün hem tatlı hem de şekersizse, işin içinde mutlaka bir tatlandırıcı vardır. Bunlar:
gibi maddelerdir. Bu maddelerin bazıları kalorisizdir, bazıları ise kalorili ama şekere göre daha düşük glisemik indekse sahiptir.
Peki bu tatlandırıcılar sağlıklı mı? Tartışmalı. Bazı araştırmalar uzun süreli yapay tatlandırıcı tüketiminin:
ortaya koyuyor. Özellikle çocuklarda bu maddelerin kullanımı hala tartışma konusudur.
Birçok üründe şeker “sugar” adıyla değil, şu şekilde saklanır:
Benzer şekilde yağ içerikleri de “trans yağ içermez” ibaresiyle kamufle edilirken, hidrojene bitkisel yağ veya kısmen hidrojene yağ gibi isimlerle ürünün içine eklenmiş olabilir.
Bu nedenle içerik listesi az ve anlaşılır olan ürünleri tercih etmek önemlidir.
Gıda firmaları sadece içerikle değil, ambalaj tasarımıyla da sizi etkilemeye çalışır. Psikolojide bunun adı renk manipülasyonudur.
Bir ürünün sağlıklı olup olmadığını anlamak için ambalajına değil, içerik tablosuna ve ilk 3 bileşene bakmak gerekir. Çünkü en çok bulunan maddeler, içerik listesinde en başta yer alır.
Bazı yoğurtlar ve içeceklerde “probiyotik içerir” ifadesi yer alır. Ancak probiyotik tanımının karşılanması için:
gerekmektedir. Ticari ürünlerdeki probiyotikler çoğu zaman bu şartları sağlayacak sayıya ulaşamaz. Ayrıca ürün pastörize edilmişse, bu bakteriler ölmüş olabilir. Yani etiket “var” der ama mikroskobik dünyada hiçbir şey kalmamış olabilir.
Gıda endüstrisi, tüketici davranışına göre şekillenir. Eğer bizler her “doğal” yazan ürünü sorgusuzca sepete atarsak, firmalar bu kelimeyi suistimal etmeye devam eder. Ama sorgulayan, etiket okuyan, içerik araştıran, bilimsel veriye önem veren bir tüketici profili oluşursa, endüstri de daha şeffaf hale gelir.
Unutmayalım ki market rafında sağlıklı görünen her ürün gerçekten sağlıklı değildir. Bazen en basit olan, en az işlem görmüş gıda en değerli olandır.
Bilinçli bir toplum için, önce bilinçli etiket okuyan bireyler gerek.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynak: Melina Ezgi Tosun (Bihaber.TR köşe yazarı)
Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.