Bazen dışarıdan her şey yolunda görünür…
Gülümseriz, işimize gideriz, arkadaşlarımızla vakit geçiririz. Ama içimizde, kimsenin görmediği bir fırtına kopar.
Kimi zaman o fırtına, bir tabak yemekle başlar. “Sadece bir lokma” deriz; sonra bir bakmışız, kendimizi kontrolsüzce yerken buluruz. Hemen ardından pişmanlık, suçluluk, utanç… Ve bu duyguların ağırlığından kurtulmak için bir çıkış yolu ararız: kusmak, kendimizi cezalandırmak, ertesi gün hiçbir şey yememek…
İşte bu kısır döngünün adı Bulimia Nervoza.
Ne yazık ki çoğu zaman dışarıdan fark edilmez; çünkü bulimia, sessiz bir çığlıktır. Kişi “yeme” üzerinden değil, aslında duygularıyla baş edememek üzerinden savaş veriyordur.
Bu yazımda, o sessiz çığlığı anlamaya çalışacağız. Suçlamadan, etiketlemeden, yargılamadan… Çünkü bulimia bir irade eksikliği değil, yardım çağrısıdır.
Ve iyi haber şu: Bu çağrı duyulduğunda, iyileşme de mümkündür.
Bulimia nervoza, kişinin tekrar eden şekilde tıkanırcasına yemek yeme ve ardından bu durumu telafi etmek için kusma, laksatif (ishal ilacı) kullanma, aşırı egzersiz yapma veya uzun süre aç kalma davranışları göstermesiyle karakterize bir yeme bozukluğudur.
Yani kişi kısa bir süre içinde kontrolsüzce büyük miktarlarda yemek yer; sonrasında ise yoğun bir pişmanlık, suçluluk ve kaygı duygusuna kapılır. “Yediklerimi hemen çıkarmazsam kilo alacağım” düşüncesi o kadar baskın hale gelir ki, kişi kendi bedenine karşı savaş açar.
Çoğu zaman bu durum dışarıdan fark edilmez. Çünkü bulimia nervoza hastaları genellikle normal kiloda veya hafif kilolu olabilirler. Bu da çevre tarafından sorunu fark etmeyi zorlaştırır. Ancak iç dünyalarında büyük bir fırtına kopmaktadır.
Bulimia sadece “yeme davranışı” ile ilgili değildir. Aslında altında duygusal, psikolojik ve sosyal birçok neden vardır.
“Her şey kusursuz olmalı” diyen bir iç ses vardır. Bu ses, kontrol kaybını kabullenemez. Yemek yemek kontrolsüzlük gibi algılanır, bu da kişiyi suçluluk duygusuna iter.
Sosyal medya, televizyon, moda endüstrisi… Her yerden gelen “zayıf olmalısın” mesajları, özellikle ergenlik dönemindeki gençleri derinden etkiler. Zayıf olmak, değerli olmakla eşleştirilir.
Çocukluk döneminde yaşanan eleştiriler, istismar, reddedilme veya kontrolcü ebeveyn tutumları bu bozukluğa zemin hazırlayabilir.
Kimi zaman kişi öfkesini, üzüntüsünü veya stresini ifade edemez. Bu duyguların dışa vurumu yemekle olur. Tıkanırcasına yeme bir “rahatlama” biçimidir; ardından gelen kusma ise “suçluluk affı” gibi hissedilir.
Yeme bozuklukları sadece ruhsal değil, fiziksel olarak da ciddi zararlar verir. Bulimia nervoza, vücutta birçok sistemi etkiler:
Bulimia’nın dışarıdan görünmeyen ama en yıkıcı etkisi ise özdeğer duygusunun yok olmasıdır. Kişi zamanla kendini değersiz, yetersiz, hatta “kendi bedenine ihanet etmiş” gibi hisseder.
Bulimia bir döngüdür:
Bu döngü tekrarlandıkça kişi kontrolünü daha da kaybeder. “Bir daha yapmayacağım” diye söz verip ertesi gün aynı döngüye girmek, umutsuzluğu derinleştirir.
Ama iyi haber şu: Bu döngü kırılabilir.
Bulimia nervoza bir günde başlamaz, bir günde de bitmez. Ancak doğru adımlarla, sabırla ve destekle tamamen iyileşmek mümkündür.
İyileşmenin ilk adımı, yaşanan durumun bir hastalık olduğunu kabul etmektir. “Benim iradem zayıf” değil; “yardıma ihtiyacım var” diyebilmek çok değerlidir.
Bulimia’nın temelinde genellikle duygusal ve bilişsel çarpıtmalar yatar. Bu yüzden sadece “diyetle” düzelmez.
Psikoterapi —özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)— bulimia tedavisinde oldukça etkilidir.
Kişi bu süreçte:
Bazı durumlarda psikiyatrist eşliğinde ilaç desteği de gerekebilir. Bu bir zayıflık değil, iyileşme aracıdır.
Yemek, bulimia hastası için hem düşman hem dost gibidir. Bu yüzden yeniden güvenli bir ilişki kurmak gerekir.
Diyetisyen eşliğinde:
Bu süreçte amaç kilo vermek değil, vücudu dengeye kavuşturmaktır.
Birçok bulimia hastası “Aç değilim ama yemek istiyorum” der. Çünkü yemek, duygusal boşluğu doldurma aracıdır.
Bu nedenle kişi yavaş yavaş şu soruyu sormayı öğrenir:
“Şu an aç mıyım, yoksa üzgün müyüm?”
Günlük tutmak, meditasyon, nefes egzersizleri ve yoga gibi farkındalık çalışmaları bu süreçte oldukça yardımcı olur.
Yeme bozukluğu utançla beslenir. Ancak kişi yalnız olmadığını fark ettiğinde güçlenir.
Aile, arkadaş veya destek grupları bu süreçte büyük önem taşır. Sevdiklerinin yargılamadan, sadece dinlemesi bile iyileşmenin kapısını aralar.
İyileşme, iniş çıkışlarla dolu bir süreçtir. Bazen geri dönüşler yaşanabilir. Ancak her adım, ne kadar küçük olursa olsun, bir ilerlemedir.
Kendine “Hata yaptım ama devam ediyorum” diyebilmek en güçlü iyileştirici cümlelerden biridir.
Bulimia nervoza tedavisinde hedef sadece kusmayı durdurmak değil, vücutla yeniden barışmak olmalıdır.
Bu süreçte:
Diyetisyen eşliğinde ilerleyen bireyler, zamanla yemeklerden korkmamayı, yediklerinden suçluluk duymamayı öğrenir.
Bulimia nervoza sadece bireysel bir sorun değildir. Toplumsal olarak da sorumluluk taşırız. Çünkü bu hastalığı doğuran ortam, kusursuz beden takıntısını besleyen toplumun ta kendisidir.
Her birimiz, bu farkındalıkla bir kişinin iyileşme yolunda umut ışığı olabiliriz.
Bulimia nervoza bir savaş gibidir. Kişi her gün kendi bedeniyle, zihniyle, duygularıyla savaşır. Ama bir gün gelir, artık savaşmak istemez. Çünkü anlar ki: Bedenine düşman olarak değil, dost olarak yaklaştığında gerçek huzur başlar.
Yemek artık bir ceza değil, yaşamın bir parçasıdır. Kusma artık bir “rahatlama” değil, bir “acı” sembolüdür. Ve kişi kendini affettiğinde, bedeni de yavaş yavaş iyileşmeye başlar.
Bu yolda yürüyen herkese sesleniyorum:
Kendinizi affedin. Her sabah yeniden başlayabilirsiniz. Yardım istemekten korkmayın; çünkü yalnız değilsiniz. Profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Psikiyatri uzmanı, psikolog ve diyetisyen eşliğinde süreç inanılmaz kolaylaşacak ve kendinize yeni bir hayat vermiş olacaksınız. Ben inanıyorum; yapabilirsin.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynak: Bihaber.TR köşe yazarı Melina Ezgi Tosun

Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.