Bilgi

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Ortoreksiya Nervoza: Sağlıklı Beslenme Takıntısı

Ortoreksiya Nervoza: Sağlıklı Beslenme Takıntısı

“Sağlıklı besleniyorum.”

Ne güzel bir cümle, değil mi? Kulağa hem disiplinli hem de öz bakımına özen gösteren biri gibi geliyor. Ama bazen bu masum cümlenin ardında sessiz bir tehlike gizleniyor: Ortoreksiya Nervoza.

Bugün size, sağlıklı yaşamın sınırlarını aşan, “temiz” yemek uğruna hayat kalitesini bozan, ama çoğu zaman fark edilmeden ilerleyen bir yeme bozukluğundan söz edeceğim. Çünkü ortoreksiya; modern çağın “en sağlıklı görünen” ama aslında içten içe tükenmeye yol açan bir beslenme saplantısı.

Sağlıklıyken Sağlıksızlaşmak: Ortoreksiya Nedir?

Ortoreksiya nervoza, kişinin “sağlıklı veya temiz beslenme”ye aşırı takıntılı hale gelmesi durumudur. Anoreksiya veya bulimia gibi klasik yeme bozukluklarından farklı olarak, burada amaç kilo vermek değil; “zararlı, katkılı veya doğal olmayan hiçbir şeyi tüketmemek”tir.

Yani kişi artık sadece ne kadar yediğiyle değil, ne yediğiyle ilgili bir takıntı geliştirir.

Bu, “şeker yememeye çalışıyorum” gibi bilinçli bir tercih değildir. Daha çok şöyle bir zihinsel tablo oluşur:

“O ekmek tam buğday  mı?”

“Tavuğun köyde yetiştiğine emin misin?”

“O yoğurt katkısız mı? İçinde bir şey varsa asla yemem.”

Bu cümleler ilk bakışta bilinçli tercihler gibi dursa da, kişi için zamanla bir kaygı kaynağına dönüşür.

Yemeğin içeriğini, hazırlanış şeklini, hatta kimin yaptığına kadar her detayı kontrol etmek ister. Ve kontrol elinden çıktığında, yoğun suçluluk, endişe ve bedensel huzursuzluk yaşar.

Ortoreksiya’nın Gelişim Süreci: İyi Niyetle Başlayan Bir Takıntı

Bu bozukluğun en ilginç yanı, genellikle iyi niyetle başlamasıdır.

Kişi belki reflü yaşamıştır, belki bağırsak problemi olmuştur ya da sosyal medyada “detoks”, “glutensiz yaşam”, “katkısız beslenme” trendlerini görmüştür.

Ve der ki: “Artık daha temiz besleneceğim, vücuduma sadece en doğal olanı koyacağım.”

Zamanla bu istek, katı bir kurallar zincirine dönüşür.

Artık dışarıda yemek yemek neredeyse imkânsız hale gelir. Arkadaş buluşmalarında menüye uzun uzun bakar, çoğu yemeği reddeder.

“Bu peynir pastörize değilse yemem.”

“Bu salatada kullanılan yağın markasını bilmiyorum.”

gibi cümleler hayatın merkezine yerleşir.

Kişi kendini “disiplinli” zanneder ama aslında yeme davranışı üzerindeki kontrolünü kaybetmeye başlamıştır.

Her lokma bir sorgulama, her tabak bir kaygı haline gelir.

Fiziksel ve Ruhsal Etkileri

Ortoreksiya sadece ruhsal bir sorun değildir; bedeni de ciddi şekilde etkiler.

Kişi bazı besin gruplarını tamamen keser. Bu da zamanla besin eksikliklerine, zayıflamaya, kas kaybına, halsizliğe, saç dökülmesine, regl düzensizliklerine neden olabilir.

Diyet listesindeki “temiz” gıdalar aslında yetersiz kalır.

Ama belki de daha yıkıcı olan, sosyal ve duygusal etkileridir.

Kişi yemek yüzünden sosyal yaşamdan uzaklaşır, davetlere gitmemeye başlar, ailesiyle aynı sofraya oturmaktan kaçınır.

Çünkü bir süre sonra sadece yediklerine değil, başkalarının yediklerine de tahammül edemez.

“Nasıl olur da o kadar işlenmiş gıdayı yiyorlar?” diye düşünür.

Bu düşünce, kişiyi yalnızlaştırır.

Ortoreksiya ve Sosyal Medya İlişkisi

Günümüzde ortoreksiyanın yayılmasında sosyal medyanın rolü büyük. Instagram, TikTok gibi platformlarda “clean eating”, “detox lifestyle”, “gluten-free” veya “keto” gibi etiketlerle paylaşılan gönderiler, kusursuz tabaklar, pürüzsüz smoothie’ler ve organik yaşam tarzlarıyla dolu.

Bu paylaşımlar özellikle mükemmeliyetçi ve kontrolcü kişilik yapısına sahip bireylerde baskı yaratıyor. Çünkü kişi kendine şöyle diyor:

“Ben de öyle beslenmeliyim, yoksa sağlıksızım.”

Sorun şu ki, sosyal medyada gördüğümüz içeriklerin çoğu gerçeği yansıtmıyor; filtrelenmiş ve stilize edilmiş tabaklar, reklam estetiği ve popüler diyet trendleri, normal bir öğünün yeterince “temiz” olmadığı hissini yaratabiliyor.

Zamanla kişi, yemeğini sadece bedenini beslemek için değil, başkalarının gözü önünde “doğru” şekilde yemek için kontrol etmeye başlıyor. Bu da sosyal izolasyon, kaygı ve yeme takıntısının derinleşmesine yol açıyor.

Dolayısıyla ortoreksiya, yalnızca bireysel bir sağlık takıntısı değil; modern dijital çağın sosyal ve kültürel bir yansıması haline gelmiş durumda.

Kendine Zarar Vermeden Önce Fark Etmek

Ortoreksiya genellikle fark edilmesi en zor yeme bozukluklarından biri.

Çünkü çevre “ne kadar dikkatli biri” diye övüyor olabilir.

Kimse, kişinin aslında gece uyuyamadığını, “günün birinde yanlışlıkla katkılı bir şey yedim mi?” diye endişelendiğini bilmez.

Eğer aşağıdaki davranışlar sizde ya da bir yakınınızda sık sık görülüyorsa, ortoreksiya riski olabilir:

  • Yemeklerin içeriğini takıntı düzeyinde kontrol etmek
  • Dışarıda yemek yemekten kaçınmak
  • Katkılı veya işlenmiş gıda yediğinde yoğun suçluluk yaşamak
  • Sosyal etkinlikleri yeme düzeni yüzünden reddetmek
  • Kilo vermese bile “yeterince temiz beslenmedim” hissi taşımak
  • Günün büyük kısmını “ne yemeliyim, ne yememeliyim” diye düşünmek

Bu belirtiler yalnızca “disiplinli” olmanın ötesine geçtiğinde artık sağlıktan söz edemeyiz.

Adım Adım İyileşme: Ortoreksiyadan Çıkış Mümkün

İyileşme süreci, sabır, kabullenme ve profesyonel destek gerektirir.

Ortoreksiya bir “irade sorunu” değil, bir davranışsal ve duygusal denge bozukluğudur.

Yani kişi kendi başına “artık böyle düşünmeyeceğim” diyerek düzeltemez.

Ama doğru destekle, adım adım iyileşmek mümkündür.

  1. Fark Etmek ve Kabullenmek

İlk adım, yaşanan durumun bir “takıntı” olduğunu kabul etmektir.

“Ben sadece sağlıklı beslenmeye çalışıyorum” demek kolaydır, ama bu çabanın sizi mutsuz ettiğini, yaşam kalitenizi düşürdüğünü fark ettiğinizde değişim başlar.

  1. Psikolojik Destek Almak

Ortoreksiya, kaygı ve mükemmeliyetçilikle yakından ilişkilidir.

Bu nedenle bir psikolog veya psikiyatrist eşliğinde terapiye başlamak çok önemlidir.

Bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi yöntemlerle kişi, “yemeğin iyi” ya da “kötü” olmadığı; denge ve esneklik kavramlarını yeniden öğrenir.

  1. Diyetisyen Desteği

Bir diyetisyen, beslenmeye dair yanlış inançları düzeltmede ve kişiye uygun, esnek bir plan oluşturmada kritik rol oynar.

Kişiye “yasak” yerine “denge” yaklaşımı öğretilir.

Amaç, yeniden “yemekten keyif almayı” hatırlamaktır.

  1. Küçük Adımlarla Esnemek

İyileşme bir anda olmaz.

İlk günlerde kişi, örneğin haftada bir kez dışarıda yemek yemeyi deneyebilir.

Bir başka gün, “katkısız değil” diye uzak durduğu bir gıdayı küçük porsiyonla tüketebilir.

Bu adımlar sayesinde beyin yeniden öğrenir:

“Mükemmel olmayan bir yemek de sağlıklıdır.”

  1. Sosyal Hayata Yeniden Katılmak

Ortoreksiya genellikle yalnızlaştırır. Bu yüzden sosyal destek çok önemlidir.

Aile ve arkadaşların anlayışlı yaklaşımı, kişinin suçluluk hissetmeden yemek yemesine yardımcı olur.

  1. Sosyal Medya Detoksu

İyileşme sürecinde, “mükemmel beslenme” içeriklerinden bir süre uzaklaşmak çok yararlı olur.

Çünkü bu içerikler genellikle gerçeği yansıtmaz.

Filtrelenmiş tabaklar, ışık altında parlayan smoothieler aslında bir “reklam estetiği”dir.

Gerçek yaşamda her şey o kadar steril değildir.

Beslenmeyi Değil, Yaşamı Seçmek

Sağlıklı beslenmek elbette ki önemli. Ancak beden kadar zihnin de doyuma ihtiyacı var.

Bir elma, sadece vitamin değil; aynı zamanda anın tadını çıkarma fırsatıdır.

Bir dilim pizza da, paylaşılmış bir gülümseme olabilir.

Sağlık; yalnızca “ne yediğimiz” değil, “nasıl yaşadığımız”la da ilgilidir.

Kendinizi sürekli yargılıyorsanız, yemek sizin için bir stres kaynağına dönüştüyse, artık “temiz beslenme” değil, zihin temizliği zamanı gelmiş demektir.

Ortoreksiya ile Yaşayanlara Birkaç Gerçekçi Tavsiye

  • “Mükemmel” değil, “yeterince iyi” beslenmeye çalışın.

Sağlıklı yaşam, katı kurallar değil, esneklik ister.

  • Suçluluk hissiyle değil, keyifle yiyin.

Bir tabak makarna sizi “kötü” yapmaz.

  • Bir öğün değil, bütün bir denge önemlidir.

Bir gün fazla kaçırdınız diye her şey bitmez.

  • Kendinizi beslenmeyle tanımlamayın.

Siz, tabağınızdaki yiyeceklerden çok daha fazlasısınız.

  • Profesyonel destekten çekinmeyin.

Yardım istemek zayıflık değil, cesarettir.

Son Söz: Gerçek Sağlık Dengeyle Başlar

Ortoreksiya nervoza, çağımızın “kusursuz olma” takıntısının bir yansımasıdır.

Ancak gerçek sağlık, kusursuzlukta değil, denge ve şefkatte yatar.

Bir diyetisyen olarak yıllardır gözlemlediğim en önemli şey şu:

İyileşme, önce bedenle değil, kendine şefkatle başlar.

Eğer bir gün yemeğinize bakıp “Bu bana zarar verir mi?” diye değil,

“Bu beni mutlu eder mi?” diye sormaya başlarsanız,

bilin ki o gün gerçekten iyileşmeye başlamışsınızdır.

Dyt. Melina Ezgi Tosun

Kaynakça

  1. Bratman, S., & Knight, D. (2000). Health Food Junkies: Orthorexia Nervosa: Overcoming the Obsession with Healthful Eating. Broadway Books.
  2. Cena, H., & Calder, P. C. (2020). Defining a Healthy Diet: Evidence for The Role of Contemporary Dietary Patterns in Health and Disease. Nutrients, 12(2), 334.
  3. Dunn, T. M., & Bratman, S. (2016). On orthorexia nervosa: A review of the literature and proposed diagnostic criteria. Eating Behaviors, 21, 11–17.
  4. McComb, S. E., & Mills, J. S. (2019). Orthorexia nervosa: A review of psychosocial risk factors. Appetite, 140, 50–75.
  5. American Psychiatric Association. (2022). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5-TR).
  6. Koven, N. S., & Abry, A. W. (2015). The clinical basis of orthorexia nervosa: Emerging perspectives. Neuropsychiatric Disease and Treatment, 11, 385–394.

Kaynak: Bihaber.TR köşe yazarı Melina Ezgi Tosun

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM