Birçoğumuz “egzersiz yap, sağlıklı ol” cümlesini hayatımız boyunca defalarca duyduk. Ama egzersizin bu denli etkili olmasının arkasında neler var, hiç düşündünüz mü? Neden düzenli spor yapan birinin sadece kasları değil, kalbi, beyni, hatta bağırsak sağlığı bile daha güçlü oluyor? İşte burada yeni bir bilimsel kavram devreye giriyor: Exerkineler.
Exerkineler, egzersiz sırasında kaslardan salgılanan ve vücudun birçok sistemine etki eden sinyal molekülleri. Tıpkı hormonlar gibi kan dolaşımına karışarak bağışıklık sisteminden metabolizmaya, yağ dokusundan sinir sistemine kadar birçok yerde “haberci” görevi görüyorlar. Yani aslında kaslarımız, düşündüğümüzden çok daha aktif bir “endokrin organ” gibi çalışıyor.
Peki, bu kas kaynaklı moleküller hangi besinlerle desteklenebilir? Beslenmemiz, exerkinelerin salgılanmasını veya etkilerini güçlendirebilir mi? Gelin, birlikte bu çarpıcı konunun derinliklerine inelim.
Exerkineler (İngilizcesi Exerkines) ilk kez 2000’li yılların başında literatüre girdi. Kısaca, egzersiz sırasında kaslardan, yağ dokusundan veya diğer organlardan salınan ve fizyolojik etkiler gösteren küçük proteinler, peptidler veya sitokinler olarak tanımlanıyor.
En bilinen örneklerinden biri, egzersiz sırasında kaslardan salgılanan IL-6 (Interlökin-6)’dır. Normalde vücutta enfeksiyon sırasında artan bu molekül, egzersiz sırasında farklı bir işlev kazanır: yağ yakımını artırır, karaciğerde glukoz üretimini dengeler, bağışıklık sistemini düzenler.
Bunun dışında Irisin, BDNF (Beyin kaynaklı nörotrofik faktör), Myokinler, Adipokinler ve Hepatokinler de egzersiz kaynaklı önemli exerkinelerdir.
Özetle, spor yaptığınızda kaslarınız sadece kasılmıyor; aynı zamanda vücudunuza adeta “sağlık sinyalleri” gönderiyor.
Bilimsel çalışmalar, exerkinelerin neredeyse tüm sistemleri etkilediğini gösteriyor. İşte başlıca etkiler:
Kısacası, egzersiz vücudu sadece kalori harcatarak değil, biyokimyasal olarak da gençleştiriyor.
Burada kritik bir soru ortaya çıkıyor: Egzersizin bu moleküler faydaları beslenme ile desteklenebilir mi?
Bilim insanları, bazı besin ögelerinin exerkinelerin salgılanmasını artırabileceğini veya etkilerini güçlendirebileceğini söylüyor. İşte öne çıkanlar:
Kasların temel yapı taşı olan proteinler, exerkinelerin salgılanmasında da kilit rol oynuyor. Özellikle lösin, izolösin, valin (BCAA) gibi amino asitler kas sentezini tetiklerken, egzersiz sırasında myokin salınımını artırabiliyor.
Omega-3 yağ asitlerinin anti-inflamatuar etkileri biliniyor. Egzersiz sonrası kaslardan salınan anti-inflamatuar exerkineler, omega-3 alımı ile daha etkili hale geliyor.
Bitkilerde bulunan polifenoller, kasların stres yanıtını düzenleyerek irisin gibi bazı moleküllerin etkisini artırabiliyor.
Kas fonksiyonu ve bağışıklık sistemi için kritik olan D vitamini, aynı zamanda myokin salınımında da rol oynuyor. Düşük D vitamini düzeyleri, egzersizin olumlu etkilerini azaltabiliyor.
Kas kasılması ve gevşemesinde rol oynayan magnezyum, egzersiz sonrası toparlanmada önemli. Ayrıca IL-6 salınımı üzerinde düzenleyici etkisi olduğu düşünülüyor.
Egzersiz ve doğru beslenmenin birlikteliği, birçok kronik hastalığın seyrini değiştirebiliyor.
Şimdi işin pratiğine gelelim. Exerkinelerden maksimum fayda sağlamak için neler yapabiliriz?
Exerkineler bize şunu gösteriyor: Egzersiz sadece kaslarımızı değil, bütün bedenimizi iyileştiren güçlü bir ilaç. Ama bu ilacın etkisini artıran bir partneri var: Beslenme.
Doğru beslenme ile egzersizi birleştirdiğimizde, kaslarımızın salgıladığı bu mucizevi moleküller daha etkin çalışıyor, bizi kronik hastalıklardan koruyor, zihinsel sağlığımızı destekliyor ve yaşam kalitemizi yükseltiyor.
Unutmayın; tabağınızda doğru besinler, hayatınızda düzenli hareket varsa, vücudunuzun içinde çalışan “gizli sağlık ordusu” yani exerkineler sizin yanınızda.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynak: Bihaber.TR köşe yazarı Melina Ezgi Tosun
Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.