Dyt. Melina Ezgi Tosun bihaber.tr için yazdı. Ergenlik dönemi, çocukluktan yetişkinliğe geçişin hem fiziksel hem de psikolojik olarak en dinamik evresidir. Büyüme hızının yeniden artışa geçtiği bu süreçte, yalnızca boy uzamaz ya da kas kütlesi artmaz; aynı zamanda bireyin duygu durumu, beden algısı, sosyal ilişkileri ve yeme davranışı da büyük ölçüde değişir. Tüm bu değişimlerin merkezinde ise çoğu zaman fark edilmeyen ama etkisi oldukça derin olan bir unsur yer alır: beslenme.
Bu yazıda, ergenlikte yaşanan fizyolojik ve psikolojik dönüşümleri, bu sürecin beslenmeye olan etkilerini, sık karşılaşılan beslenme problemlerini ve ailenin bu dönemde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini bilimsel bir perspektiften ele alacağız.
Ergenlik, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kız çocuklarında 10–19, erkek çocuklarında ise 11–21 yaş aralığını kapsayan bir dönemdir. Bu süreçte büyüme hızı çocukluk dönemine göre belirgin şekilde artar. Ergenlikte ortalama boy uzaması yılda 7–9 cm, kilo artışı ise yılda 4–9 kg arasında değişebilir. Bu büyüme atılımı, özellikle erkeklerde kas kitlesi artışı, kızlarda ise yağ dokusunda artışla birlikte görülür.
Bu hızlı büyüme ve gelişme, enerji ve besin ögesi gereksinimlerinin artmasına neden olur:
Ergenlik döneminde bireyin sadece vücudu değil, zihni ve duyguları da büyük bir dönüşüm geçirir. Bu yaşlarda birey, kimlik arayışına girer, beden algısı şekillenir, çevresel baskılar artar. Sosyal medyanın etkisiyle ideal beden imajına ulaşma arzusu, özellikle genç kızlarda kilo kontrolü takıntısına, erkeklerde ise kas geliştirme hedefli aşırı protein tüketimine yol açabilir.
Bu tür davranışlar yalnızca büyümeyi değil, ruh sağlığını da olumsuz etkileyebilir. Düşük enerji alımı; yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü ve depresif duygu durumlarla ilişkili bulunmuştur. Özellikle kız ergenlerde yeme bozuklukları (anoreksiya nervoza, bulimia nervoza) riski artmaktadır.
Ergenlerin duygusal dalgalanmaları çoğu zaman iştahı da etkiler. Özellikle stres, kaygı, özgüven problemleri gibi durumlar “duygusal yeme” davranışına zemin hazırlar. Bu noktada ailenin tutumu kritik önem taşır.
Ergen bireylerin bağımsızlık ihtiyacı artarken, aslında sağlıklı sınırlar içinde var olmaya ve güvenli bağlanmaya da ihtiyaçları devam eder. Bu durum, özellikle beslenme gibi günlük rutinleri doğrudan etkileyen konularda ailenin tutumunu belirlerken dikkatli olunması gerektiğini gösterir.
Beden odaklı olumsuz yorumlardan kaçınılmalı, kilo değil sağlık merkezli bir dil tercih edilmelidir. Örneğin, “Çok şişmanladın” yerine, “Bu aralar yorgun musun? Acaba beslenmenin etkisi olabilir mi?” şeklinde yaklaşmak daha olumlu sonuç verir.
Zorla yedirmek veya yasaklamak yerine, ergenin kendi tercihlerine alan tanınarak birlikte sağlıklı alternatifler oluşturulabilir.
Araştırmalar, birlikte yemek yeme sıklığı ile ergenlerde daha sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve daha az yeme bozukluğu görülmesi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir.
Ergenler sözlerden çok davranışları takip eder. Aile bireylerinin dengeli beslenmesi, su içmesi, fiziksel aktiviteyi hayatına katması ergen birey üzerinde doğrudan etkilidir.
Yeme bozuklukları, sadece kilo ya da fiziksel görünümle ilgili değil; kontrol, özdeğer, baş etme mekanizmaları ve duygusal ihtiyaçlarla da yakından ilişkilidir. Ergenlik dönemi, bireyin kendi kimliğini oluşturma çabası içinde olduğu, bedensel ve ruhsal değişimlerin hız kazandığı, aynı zamanda sosyal karşılaştırmaların da arttığı kritik bir evredir. Bu koşullar, yeme davranışlarının bozulmasına ve klinik düzeyde yeme bozukluklarına zemin hazırlayabilir.
Anoreksiya Nervoza (AN)
Kilo alma korkusu ile karakterizedir. Birey, normal kilosunun çok altında olmasına rağmen kendisini kilolu algılar ve aşırı kısıtlayıcı diyetler uygular. Sıklıkla yoğun egzersiz yapar, kalori hesaplamalarıyla zihnini meşgul eder. Kız ergenlerde erkeklere oranla daha sık görülür. Özellikle mükemmeliyetçi, yüksek başarı beklentisi olan gençlerde daha yaygındır.
Belirtileri:
Bulimiya Nervoza (BN)
Aşırı yeme nöbetleri ile ardından gelen telafi davranışları (kusma, laksatif kullanımı, aşırı egzersiz) döngüsüyle karakterizedir. Birey dışarıdan normal kiloda hatta zayıf görünebilir, ancak yeme davranışları gizlidir.
Belirtileri:
Kontrolsüz yeme atakları yaşanır, ancak telafi davranışı yapılmaz. Bu durum obeziteye, suçluluk hissine ve depresyona yol açabilir. Hem kız hem erkek ergenlerde görülebilir.
Belirtileri:
Nedenler
Yeme bozukluklarının oluşumunda tek bir faktör etkili değildir. Biyolojik yatkınlık, aile yapısı, medya etkisi, sosyal baskılar ve psikolojik özellikler iç içe geçerek tabloyu oluşturur:
Sonuçlar
Yeme bozuklukları, ergenin fiziksel ve ruhsal sağlığını ciddi şekilde tehdit eder:
Yeme bozukluklarının tedavisi multidisipliner bir yaklaşım gerektirir (psikiyatri, beslenme uzmanı, endokrinolog vb.). Ancak erken farkındalık ve aile desteği, tedavinin başarısını doğrudan etkiler.
Ergenlikte dengeli beslenme için şu öneriler temel alınabilir:
Ergenlik dönemi, bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak yeniden şekillendiği bir evredir. Bu süreçte beslenme, yalnızca büyüme ve gelişmenin değil, aynı zamanda zihinsel performansın, duygusal denge ve sağlıklı benlik algısının da belirleyicisidir.
Ailenin bu dönemde yargılayıcı değil rehberlik edici bir tutum sergilemesi, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasında ve yaşam boyu sürdürülmesinde kritik rol oynar. Beslenme yalnızca tabakta ne olduğuyla değil, sofraya hangi duygularla oturulduğuyla da ilgilidir.
Unutulmamalıdır ki sağlıklı bir gençlik, sağlıklı bir toplumun temelidir. Bu temel, bilinçli ve dengeli beslenme ile atılır.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynak: https://bihaber.tr/ergenlikte-beslenme/
Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.