Bel fıtığı, omurlarımız arasında yastık görevi gören disklerin hasar alarak sinirlere baskı yapmasıdır. Çoğu zaman anlık bir kaza gibi görünse de aslında uzun süreli bir ihmalin sonucudur. Pek çok hasta için şiddetli ağrı ve hareket kısıtlılığı anlamına gelen bu tablo, doğru zamanda müdahale edilmediğinde süreç bel fıtığı ameliyatı aşamasına kadar ilerleyebilmektedir. Ancak omurga sağlığını içten içe kemiren temel faktörleri anlamak, sadece cerrahi çözümlere odaklanmak yerine, hastalığın oluşum mekanizmasını kavrayarak kalıcı bir iyileşme ve korunma sağlamanın ilk adımıdır. İşte omurganızın sağlığını tehdit eden ve fıtığa zemin hazırlayan 5 temel düşman:
Postür, sadece “dik durmak” değildir; vücudun yerçekimine karşı harcadığı enerjiyi en aza indiren denge halidir. Bu denge bozulduğunda, omurga üzerindeki yük dağılımı dramatik bir şekilde değişir. Vücudumuz, yerçekimine karşı sürekli bir savaş içindedir. İdeal bir duruşta; baş, omuz, kalça ve ayak bileği aynı dikey düzlemde (çekül hattı) hizalanır.
Dengeli Hal: Bu hizalama sağlandığında, yerçekimi kuvveti doğrudan kemik yapısı üzerinden yere iletilir. Kaslarınızın bu sırada çalışmasına neredeyse hiç gerek kalmaz; iskelet sistemi yükü taşır.
Denge Bozulduğunda: Başınız sadece 2-3 cm öne gittiğinde, boyun ve bel kaslarınıza binen yük iki katına çıkar. Çünkü yerçekimi artık kemiklerin üzerinden değil, kasların ve bağların “çekme” kuvveti üzerinden karşılanmaya çalışılır.
Bel fıtığı denince akla hemen ağır kaldırmak gelir ancak mesele sadece ağırlık değil, nasıl kaldırıldığıdır. Belinizden bükülerek aldığınız her yük, omurlarınıza kaldıraç etkisiyle kilosunun 10 katı basınç bindirir. Bu ani basınç artışı, diskin “fıtıklaşmasına” yani dışarı taşmasına neden olur.
Kaldıraç Kolu Etkisi (Moment Kolu): Fizikte bir yük, destek noktasından (belimizden) ne kadar uzaktaysa, o yükün yarattığı döndürme kuvveti (tork) o kadar artar.
Bel Kaslarının “Aşırı Mesaisi”: Siz öne eğildiğinizde, omurganızın arkasındaki sırt kasları (erector spinae) vücudunuzun öne devrilmesini engellemek için kasılır.
Neden Dizleri Bükmeliyiz? Dizlerinizi büküp yükü vücudunuza yaklaştırdığınızda iki şey değişir:
Mikro Yırtıklardan Büyük Fıtığa: Sadece tek bir seferde 50 kilo kaldırmak fıtık yapmaz. Çoğu zaman yerdeki bir kalemi bile yanlış eğilerek almak, “bardağı taşıran son damla” olur. Yıllar boyu yapılan bu yanlış “kaldıraç” hamleleri, diskin dış liflerinde mikro yırtıklar oluşturur. En sonunda, aslında çok ağır olmayan bir yükte bile disk içindeki sıvı, o zayıflamış yırtıklardan dışarı çıkar.
Bu bölüm, bel fıtığının neden sadece bir “kaza” değil, bir “doku açlığı” meselesi olduğunu açıklıyor. Vücudumuzdaki çoğu doku kan damarları yoluyla sürekli beslenirken, omurga diskleri evrendeki en ilginç beslenme mekanizmalarından birine sahiptir: Diffüzyon.
Kan Damarsız Bir Yaşam (Avasküler Yapı): Omurga diskleri, insan vücudundaki kan damarı bulunmayan en büyük dokulardır. Bu durum, dokunun dışarıdan gelen oksijene ve besine doğrudan ulaşamaması demektir.
“Pompa” Etkisi (İmbibisyon): Disklerin beslenmesi için yerçekimi ve hareketin yarattığı basınç farkına ihtiyaç vardır. Bunu bir sünger gibi düşünebilirsiniz. Hareket ettiğinizde veya yürüdüğünüzde, disklere binen yük artar ve içindeki kirli sıvı (atıklar) dışarı pompalanır. Yük azaldığında veya pozisyon değiştiğinde, disk bir vakum etkisi yaratarak çevredeki taze, besin dolu sıvıyı içine çeker. Bu pompa çalışmazsa, besinler diskin merkezindeki jel çekirdeğe ulaşamaz.
Hareketsizliğin Yarattığı “Disk Kuruması” (Dehidrasyon): Sürekli oturmak veya hareketsiz kalmak, bu pompayı durdurur. Hareket olmayınca disk içindeki su oranı azalır. Disk hacmi küçülür ve yüksekliği azalır. Hareket etmeyen bir diskte atıklar birikir ve doku “asitlenir”. Bu durum diskin içindeki hücrelerin ölmesine neden olur.
Esnekliğin Kaybı ve Çatlamalar: Sağlıklı bir disk, taze bir lastik gibidir; darbelere karşı esner. Beslenemeyen ve kuruyan bir disk ise eski, güneş altında kalmış bir araba lastiği gibi sertleşir. Sertleşen disk artık yükü ememez. Diskin dışını saran lifli tabaka (annulus fibrosus) kuruduğu için esnemek yerine çatlamaya başlar. Bu çatlaklar birleştiğinde, en ufak bir sarsıntıda içteki jel doku bu çatlaklardan dışarı fırlar.
Bel fıtığı sadece fiziksel bir zorlanma değil, aynı zamanda dokuların biyokimyasal olarak iflas etmesidir. Sigara kullanımı ve obezite, omurganın kendini yenileme kapasitesini iki koldan yok eder.
İlginizi çekebilir: https://www.haberleras.com/beyin-ve-omurga-cerrahisinde-hasta-profili-degisti-genc-yasta-ameliyatlar-artiyor-130903.html
Bel fıtığı ve omurga sağlığı üzerine hazırlanan bu içerikte Sarkopeni, “Zayıf Kor Kasları” maddesini bilimsel bir temele oturtan en kritik kavramdır.
Gizli Tehlike: Sarkopeni (Kas Kaybı): Bel fıtığına giden yolda en sinsi ilerleyen süreçlerden biridir. Sarkopeni, genel anlamıyla yaşa bağlı olarak kas kütlesinin, gücünün ve fonksiyonunun kaybı anlamına gelir. Ancak günümüzde hareketsiz yaşam nedeniyle çok daha erken yaşlarda görülmeye başlanmıştır. “Kas erimesi sadece yaşlıların değil, hareketsiz gençlerin de sorunudur.”
Önemli Not:
Bu içerik, Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Öğr. Üyesi Op. Dr. Caner Sarıkaya’nın klinik görüşleri ve güncel tıbbi bilgiler doğrultusunda, genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Tanı ve tedavi yöntemleri kişiye özgü olarak değişiklik gösterebilir. Kendi sağlık durumunuzla ilgili en doğru tanı ve tedavi planı için mutlaka bir hekime başvurunuz.

Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.