“Konuşması geç kaldı, acaba telefonla çok mu oynadı?”
“Dikkatini hiç veremiyor, acaba çok mu ekran izledi?”
“Hep içe kapanık, acaba bizim fark etmediğimiz bir psikolojik sorun mu var?”
Çocukların gelişimiyle ilgili bu cümleleri çevremizde sıkça duyarız. Fakat çoğu zaman göz ardı edilen çok önemli bir gerçek vardır: Çocuğun nörogelişimi, mikrobesinlerle derin bir bağ içindedir. Yani beyin gelişimini şekillendiren süreç, yalnızca genetik mirasla değil; çocuğun tabağında olanla da yazılır.
Bu yazıda, demir, çinko, iyot, B12, folat ve D vitamini gibi mikrobesinlerin yetersiz alımının, çocukların nörogelişimsel süreçlerini nasıl etkilediğini konuşacağız. Sessizce ilerleyen ve çoğu zaman gözden kaçan bu eksiklikler, yalnızca fiziksel büyümeyi değil; konuşma, dikkat, davranış ve öğrenme gibi bilişsel süreçleri de etkiler.
Mikrobesinler, vücutta enerji sağlamayan ancak büyüme, bağışıklık ve özellikle sinir sistemi gelişimi için hayati roller üstlenen vitamin ve minerallerdir. Çocukluk döneminde yeterli alınmadığında, etkileri bazen fark edilir ama çoğu zaman “karakter özelliği” ya da “çocuğun yapısı” sanılarak göz ardı edilir.
Demir, beyinde miyelin oluşumu, dopamin metabolizması ve sinaptik iletim gibi hayati işlevlerde görev alır.
Demir eksikliği olan bebeklerde:
Çalışmalar, 6-24 ay arasında demir eksikliği yaşayan çocukların, ileriki yaşlarda IQ düzeylerinde düşüş ve öğrenme güçlüğü yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Özellikle kız çocuklarında ergenlik döneminde gizli demir eksikliği dikkat eksikliği ve anksiyete ile ilişkilidir.
👶 Saklı Anemi: Hemoglobin normal ama ferritin düşük olabilir. Bu nedenle sadece kan sayımı değil, demir depoları (ferritin) de izlenmelidir.
Çinko, sinaptik plastisite, nörotransmitter salınımı ve nörogenez üzerinde kritik roller üstlenir.
Eksikliğinde:
Çinko eksikliği olan çocuklarda, özellikle okul öncesi dönemde sosyal iletişim becerilerinde gerilik ve duygusal regülasyon sorunları daha sık raporlanmaktadır.
B12 vitamini, miyelinleşme süreci için vazgeçilmezdir. Özellikle anne sütüyle beslenen ama annesi vegan olan bebeklerde subklinik B12 eksikliği sık görülür.
Belirtileri:
B12 eksikliği tedavi edilmezse kalıcı sinir hasarına yol açabilir. Bu yüzden nörolojik gelişimsel gecikmelerde mutlaka B12 düzeylerine bakılmalıdır.
Folat (folik asit) eksikliği de sinir sisteminin DNA sentezi ve onarımı süreçlerini etkileyerek gelişim üzerinde önemli rol oynar.
İyot, tiroid hormonlarının sentezi için gereklidir. Bu hormonlar ise beynin gelişiminde anahtardır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), iyot eksikliğinin önlenebilir zeka geriliğinin en yaygın nedeni olduğunu bildiriyor.
İyot eksikliği olan çocuklarda:
Türkiye’de iyotlu tuz kullanımı artmış olsa da, işlenmiş gıdalarda kullanılan tuz genellikle iyotsuzdur. Bu nedenle ev dışı beslenmenin arttığı okul çağındaki çocuklar risk altındadır.
D vitamini genellikle kemik sağlığıyla anılsa da son yıllarda yapılan çalışmalar, nöropsikiyatrik gelişim ve bağışıklık üzerinde de etkili olduğunu gösteriyor.
Eksikliğinde:
D vitamini reseptörleri, beynin birçok bölgesinde (hipokampus, hipotalamus) yoğun şekilde bulunur. Eksiklik, nörogelişimsel süreçlerde aksamalara yol açabilir.
Çünkü bu eksiklikler çoğu zaman:
Örneğin bir çocuk geç konuşuyor ama aynı zamanda iştahsız, sık hasta, konsantrasyonu zayıf. Bu tabloya bakan biri davranışsal sorun düşünebilir. Oysa bu tablo demir, çinko ve B12 eksikliğiyle açıklanabilir.
En Riskli Gruplar
Değerlendirme:
Tedavi:
Demirden zenginler: Kırmızı et, yumurta sarısı, pekmez (organik ve katkısız), kuru meyveler
Çinko kaynakları: Balık, kabak çekirdeği, tam tahıllar
B12 kaynakları: Hayvansal gıdalar (et, süt, peynir, yumurta)
Folat içerenler: Yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller
İyot: İyotlu tuz, deniz ürünleri
D vitamini: Güneş ışığı + doktor önerisiyle takviye (özellikle kış aylarında)
Çocuklarımızı ekranlardan, oyuncaklardan, gelişim kitaplarından korumaya çalışırken belki de en önemli eksikliği gözden kaçırıyoruz: besinsel alt yapı.
Bir çocuğun konuşması, dikkat süresi, sosyal becerileri yalnızca çevresel uyarıcılara değil, aynı zamanda vücuduna giren mikrobesinlere de bağlıdır.
Erken fark edilen mikrobesin eksiklikleri, kalıcı gelişimsel sorunların önüne geçebilir. Bu nedenle her çocuğun gelişimi izlenirken sadece “kaç kelime konuşuyor?” değil, “ne yiyor?” da sorulmalı.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynak: bihaber.tr köşe Yazarı Melina Ezgi Tosun
Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.