Kalp-damar hastalıkları günümüzde yalnızca ileri yaşlarda değil, genç nüfusta da artan bir hızla karşımıza çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre kalp-damar hastalıkları hâlâ tüm dünyada en yaygın ölüm nedeni. Türkiye’de de tablo farklı değil; hareketsiz yaşam tarzı, yanlış beslenme alışkanlıkları ve stres, toplumun önemli bir kesiminde yüksek kolesterol sorununa zemin hazırlıyor.
Kolesterol yönetiminde uzun yıllardır ilaç tedavilerinin, özellikle de statinlerin etkinliği tartışılmaz. Ancak modern tıbbın yanında tamamlayıcı ve önleyici stratejiler de giderek daha fazla önem kazanıyor. Hastalar yalnızca “ilaç kullanmak” değil, aynı zamanda “doğal yollarla korunmak” istiyor. İşte bu noktada bilimsel araştırmalarda sıkça adı geçen, beslenme biliminin son yıllarda üzerinde durduğu bir grup bileşik öne çıkıyor: bitkisel steroller (fitosteroller).
Bu yazıda fitosterollerin ne olduğunu, hangi besinlerde bulunduğunu, kolesterol ve kalp sağlığı üzerindeki mekanizmalarını, bilimsel kanıtlarını ve günlük yaşamda kullanım önerilerini ele alacağız.
Fitosteroller, bitkilerin hücre zarında bulunan doğal yağ benzeri bileşiklerdir. Kimyasal yapıları kolesterole neredeyse birebir benzer, ancak küçük yapısal farklılıklar nedeniyle insan vücudu onları kolesterol gibi kullanamaz. Bu benzerlik sayesinde bağırsaklarda kolesterolle yarışa girerler.
Normalde yediğimiz besinlerden alınan kolesterol, safra asitlerinin yardımıyla bağırsaklardan emilir ve kana karışır. Fitosteroller devreye girdiğinde ise bağırsak hücrelerinde adeta “yer kapma” etkisi yaratır. Kolesterolün bağırsaktan kana geçmesini engelleyerek dışkıyla atılmasını sağlar. Böylece vücudun toplam kolesterol yükü azalır.
Özetle; fitosteroller kolesterol emilimini azaltan doğal maddelerdir.
Bitkisel steroller doğada oldukça yaygındır, ancak besinlerde genellikle düşük miktarlarda bulunur.
Fitosterollerin en zengin kaynakları şunlardır:
Günlük beslenmede bu kaynakları tüketiyoruz; ancak kolesterol düşürücü etki gösterecek düzeye ulaşmak için genellikle “zenginleştirilmiş ürünler” tercih ediliyor. Çünkü doğal beslenme ile alınan fitosterol miktarı ortalama 200-400 mg civarında kalıyor. Oysa etkin etki için günde 2 gram fitosterol öneriliyor. Bu nedenle margarin, yoğurt, süt gibi bazı ürünler fitosterol ile zenginleştirilmiş halde marketlerde bulunabiliyor.
Bilimsel çalışmalar, fitosterollerin özellikle LDL kolesterol üzerinde belirgin düşürücü etki sağladığını gösteriyor. LDL, halk arasında “kötü kolesterol” olarak bilinir ve damar duvarlarında birikerek ateroskleroz (damar sertliği) sürecini başlatır.
Yani fitosteroller, LDL seviyelerini düşürmede güçlü bir yardımcı araç olarak değerlendiriliyor.
Statinler, kolesterol sentezini karaciğerde azaltarak LDL seviyelerini düşüren en yaygın ilaç grubu. Fitosteroller ise farklı bir mekanizma ile yani emilimi azaltarak benzer bir sonuca ulaşıyor. İşte bu yüzden bilim dünyasında sıkça “doğal statin etkisi” benzetmesi yapılıyor.
Tabii ki fitosteroller tek başına statinlerin yerini tutmaz. Ancak hafif ve orta derecede kolesterol yüksekliği olan bireylerde, yaşam tarzı değişiklikleriyle birlikte kullanıldığında oldukça faydalı bir destek sağlar. Statin tedavisi gören kişilerde de ek etki gösterebilir.
Bu etkiler özellikle hiperkolesterolemisi olan bireylerde daha belirgin oluyor.
Peki günlük hayatımızda fitosterolleri nasıl kullanabiliriz?
Fitosterol eklenmiş süt, yoğurt ya da margarin ürünleri piyasada mevcut. Özellikle kolesterol sorunu olan bireylerde bu ürünler düzenli kullanıldığında etki sağlayabiliyor.
Zeytinyağı, ayçiçeği yağı, kanola yağı gibi yağlar fitosterol içerir. Ancak porsiyon kontrolü önemlidir; fazla tüketim kalori fazlalığına yol açabilir.
Badem, ceviz, ayçiçeği çekirdeği, susam gibi yiyecekler hem fitosterol hem de sağlıklı yağlar açısından zengindir.
Rafine yerine tam tahıl ekmekleri, yulaf ve çavdar gibi ürünleri sofranıza eklemek hem lif hem de fitosterol alımını artırır.
Özellikle avokado gibi bazı sebze-meyveler, küçük de olsa fitosterol katkısı sağlar.
Fitosterol Kullanımından Faydalanabilecek Gruplar
LDL kolesterolü normalden biraz yüksek olan kişiler, yaşam tarzı değişiklikleriyle birlikte fitosterol tüketimini artırarak LDL seviyelerinde anlamlı düşüş sağlayabilir. Özellikle statin kullanmaya henüz başlamamış bireylerde, fitosteroller ilk adım olarak değerlendirilebilir.
Ailesinde erken yaşta kalp krizi, inme veya damar tıkanıklığı öyküsü bulunan kişiler, fitosterol kaynaklarını düzenli olarak tüketerek damar sağlığını destekleyebilir. Bu, uzun vadede kardiyovasküler riskin azaltılmasına yardımcı olabilir.
Zaten kolesterol düşürücü ilaç kullanan bireylerde fitosterol, ek bir etki sağlayabilir. Bazı araştırmalar, günlük 2 gram fitosterol tüketiminin LDL kolesterolü ilave %5-10 oranında düşürebileceğini gösteriyor. Böylece statin dozunu artırmadan veya ilaç kombinasyonunu değiştirmeden ek fayda sağlanabilir.
Kolesterol değerleri normal olan ancak kalp-damar sağlığını korumak isteyen kişiler de fitosterolleri beslenme düzenine dahil edebilir. Bu, uzun vadede damar sağlığının korunmasına yardımcı olur.
Sitosterolemi, nadir görülen genetik bir hastalıktır. Bu hastalarda fitosterol bağırsaklardan emilerek kanda birikir ve damar, karaciğer ve kalp üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Bu nedenle bu kişilerde fitosterol tüketimi kesinlikle önerilmez.
Çocuklarda ve ergenlerde fitosterol tüketimi sınırlıdır; özellikle büyüme ve gelişme döneminde kolesterol vücut için önemli bir yapı taşıdır. Yalnızca hekim veya diyetisyen önerisiyle, kontrollü şekilde kullanılmalıdır.
Hamilelik ve emzirme döneminde fitosterolün güvenliği konusunda yeterli veri bulunmamaktadır. Bu nedenle yalnızca uzman önerisiyle kullanılmalıdır.
Fitosterol takviyeleri veya zenginleştirilmiş gıdalar aşırı tüketildiğinde, bazı kişilerde bağırsak rahatsızlıkları, gaz, ishal gibi yan etkiler görülebilir. Bu nedenle günlük 2 gram önerilen miktarı aşmamak önemlidir.
Statin kullanan bireyler fitosterol ekleyebilir, ancak doz ve süre konusunda hekim/diyetisyen takibi önemlidir. Özellikle kronik böbrek veya karaciğer hastalığı olan kişilerde, ilaç etkileşimlerini göz önünde bulundurmak gerekir.
Özetle fitosteroller, doğru gruplarda kullanıldığında kalp sağlığını destekleyen güvenli ve etkili bir bileşiktir. Ancak bazı özel durumlarda (sitosterolemi, hamilelik, çocukluk, aşırı tüketim riski) dikkatli olmak gerekir. Her zaman olduğu gibi, bireysel durumun değerlendirilmesi, beslenme uzmanı veya hekimle birlikte planlama yapılması, güvenli ve etkili kullanım için kritik öneme sahiptir.
Kalp sağlığını korumada tek bir mucizevi yöntem yok. Beslenme, hareket, stres yönetimi ve gerektiğinde ilaç tedavisi bir bütün olarak ele alınmalı. Ancak bilimsel veriler, fitosterollerin LDL kolesterolü düşürmede etkili, güvenilir ve doğal bir destek olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.
Dolayısıyla günlük beslenmeye fitosterol kaynaklarını dahil etmek, özellikle risk grubundaki bireyler için kalp dostu bir adım olacaktır. Sağlıklı bir kalp için tabakta çeşitlilik, bilinçli tercihler ve bilimle desteklenen doğal çözümler her zaman en güçlü silahtır.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynak: Bihaber.TR köşe yazarı Melina Ezgi Tosun
Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.
Haberleras.com Tüm Hakları Saklıdır © 2020 medya sponsorluğu / kitle fonlama / habertr / gezi bülteni / Kadın Haberleri
Bir Yorum Bırak