Sevgili okurlar,
“Hastalıklarda Beslenme Serisi” yazı dizimizin sekizinci bölümüyle karşınızdayız. Bugün köşemde, aslında çoğu zaman farkına bile varmadan ihmal ettiğimiz ama hayatımız için sessiz sedasız çalışan iki küçük organı, yani böbrekleri ele alacağız. Üstelik sadece böbrek hastalıklarının ne olduğunu değil; teşhis sürecinden tedaviye, beslenmenin rolünden günlük hayatta dikkat edilmesi gereken küçük ama etkili ayrıntılara kadar her yönüyle inceleyeceğiz.
Böbrekler, düşündüğümüzün çok ötesinde görev üstlenir. Kanı filtreler, toksinleri dışarı atar, hormon üretir, tansiyonu dengeler, vücudun su ve mineral dengesini sağlar. İşte bu kadar çok iş yapan organlar, ne yazık ki yaşam tarzı hataları, yanlış beslenme, genetik faktörler, çeşitli hastalıklar ve ilaç kullanımına bağlı olarak kolayca hasar görebilir. Dahası, böbrek hastalıklarının çoğu ilerleyene kadar belirti vermez. Bu yüzden böbrek sağlığı, “geç olmadan fark edilmesi gereken” bir konudur.
Böbrek hastalıkları geniş bir yelpazeye yayılır. Temelde iki ana kategoriye ayrılır:
Ani gelişen, saatler veya günler içinde ortaya çıkan böbrek fonksiyon kaybıdır. Genellikle:
gibi nedenlerle gelişir.
Doğru ve zamanında müdahale edilirse böbrekler çoğu zaman yeniden çalışmaya başlar.
Aylar veya yıllar içinde sessizce ilerleyen, böbrek fonksiyonlarının kalıcı olarak bozulduğu bir tablodur. En sık nedenleri:
Kronik böbrek hastalığı ilerlediğinde diyaliz ya da böbrek nakli gündeme gelir. Ama unutmayın; erken teşhis ve doğru beslenme bu süreci yavaşlatabilir, hatta durdurabilir.
Böbrek hastalıklarının sinsi yönü, uzun süre hiç belirti göstermemesidir. Ancak ilerlediğinde şu belirtiler görülebilir:
Bu belirtilerden biri bile varsa mutlaka bir nefroloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
Modern tıpta böbrek hastalıklarının teşhisi oldukça nettir. Genelde üç ana yöntem kullanılır:
gibi bulgular böbrek hastalığının türü ve derecesi hakkında bilgi verir.
ile böbrekte kist, taş, tıkanıklık veya yapısal bozukluk olup olmadığı belirlenir.
Bazı durumlarda böbrek biyopsisi de yapılabilir.
Gelelim asıl konumuza… Böbrek hastalıklarında beslenme gerçekten tedavinin yarısı sayılır. Çünkü böbreklerin yükünü en çok artıran şeyler:
Tuz, protein, fosfor, potasyum, işlenmiş gıdalar ve yanlış sıvı tüketimi.
Bu nedenle diyet, hastalığın evresine göre kişiye özel belirlenir. Her böbrek hastası aynı diyeti yapmaz! Ancak bazı temel ilkeler evrenseldir.
Böbrek hastalarının çoğunda tansiyon yüksekliği vardır. Yüksek tuz tüketimi:
Dünya Sağlık Örgütü, günlük tuz tüketiminin 5 gramı geçmemesini önerir. Ancak kronik böbrek hastalarında bu miktar genelde 2–3 gramdır.
İpucu:
Sadece yemeklere eklediğimiz tuz değil; peynir, zeytin, turşu, paketli çorbalar, hazır soslar, salam–sosis gibi işlenmiş gıdalar da gizli tuz bombasıdır.
Böbrek hastaları için protein iki ucu keskin bıçaktır. Fazla protein:
Bu nedenle protein tüketimi hastalığın evresine göre sınırlanır.
Bilimsel çalışmalar, özellikle KBH evre 3–4 hastalarında düşük proteinli diyetin böbreğin ömrünü uzattığını göstermektedir.
Kronik böbrek hastalarında genellikle:
En kaliteli protein kaynakları:
Yumurta, tavuk, balık, yağsız et, süt ve süt ürünleri.
Potasyum fazlalığı (hiperkalemi), kalp ritmini bozabilecek kadar tehlikelidir.
Böbrek hastalarında vücudun potasyumu atma kapasitesi düşer.
Potasyumdan zengin gıdalar:
Hastalığın evresine göre bu gıdalar sınırlanabilir. Sebzeler çoğu zaman haşlanıp suyu dökülerek tüketilir.
Böbrekler fosforu atamadığında kandaki fosfor yükselir. Bu durum:
gibi ciddi risklere yol açar.
Fosfor açısından zengin gıdalar:
Bu nedenle özellikle kola ve işlenmiş ürünlerden uzak durmak çok önemlidir.
Toplumda en yanlış bilinen konu budur:
“Böbrek hastaları çok su içmeli.”
Hayır! Bu tamamen kişinin durumuna göre değişir.
Doğru sıvı miktarı mutlaka nefroloji uzmanı tarafından belirlenmelidir.
Diyabet böbrek hastalığının en büyük nedenidir. Bu yüzden:
hem böbreği korur hem de tansiyonu düzenler.
Kış aylarında özellikle:
Bu durumlar böbreği daha fazla zorlar. Kış için öneriler:
Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki:
Hatta 2023’te yapılan geniş kapsamlı bir araştırma, sebze ve meyve ağırlıklı ama potasyum kontrolü yapılan diyetin KBH ilerlemesini %15 yavaşlattığını gösterdi.
Sevgili okurlar, böbrek hastalıkları bazen genetik, bazen şanssızlık, bazen de hayatın bir cilvesi olabilir. Ancak kontrol edebileceğimiz çok şey de var: Ne yediğimiz, ne içtiğimiz ve nasıl yaşadığımız.
Böbrek hastalarında beslenme bir “yan tedavi” değil, tedavinin bizzat kendisidir.
Bir öğünde fazla tuz, bir gün fazla protein, bir iki bardak kola… Bunların hepsi küçük gibi görünür ama böbrek hastalığında sonuçlar büyük olabilir.
Bu yüzden:
Unutmayın, böbrekler susar, sessizleşir ama asla unutmaz. Onlara yaptığımız iyilik de kötülük de bir gün mutlaka geri döner.
Sağlıkla kalın…
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynak: bihaber.tr köşe yazarı Melina Ezgi Tosun

Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.