Merhaba sevgili okurlarım,
Geçtiğimiz yazıda, anne sütünün önemini, ek gıdaya geçiş sürecini ve bu süreci kolaylaştıran küçük sıraları, bir yaş beslenmesine kadar uzanan o heyecanlı ve kimi zaman sabır sınayan serüveni birlikte konuşmuştuk.
Bugünse artık biraz daha büyüyen, koşup oynayan, lafını esirgemeyen ama çoğu zaman kaşığını esirgeyen 2–5 yaş arası çocuklarımızın beslenme dünyasına göz atacağız. Bu yaş aralığı, hem davranış hem de fiziksel gelişim açısından son derece kritik. Ve evet, o meşhur cümle burada başlıyor: “Ne yapsam yemiyor!”
Peki gerçekten iştahsız mı bu çocuklar, yoksa biz mi sofrada başka bir mücadeleye giriyoruz? Gelin konuşalım.
2–5 yaş arası dönem, çocukların büyüme hızlarının biraz yavaşladığı ama motor becerilerinin, dil gelişimlerinin, sosyal ilişkilerinin ve karakter yapı taşlarının hızla şekillendiği bir dönemdir. Bu gelişim sürecinin sağlıklı ilerlemesi için yeterli ve dengeli beslenme olmazsa olmaz. Yani sadece fiziksel değil, zihinsel gelişim için de çocukların tabaklarında çeşitlilik olması gerekir.
Amerikan Pediatri Akademisi ve Dünya Sağlık Örgütü bu dönemde çocukların günlük olarak 3 ana, 1–2 ara öğün tüketmesini öneriyor. Ancak burada önemli olan, sayılardan çok içerik ve yaklaşım. Çünkü çocuğun ne kadar yediğinden çok, nasıl yediği ve neleri yemeyi öğrendiği belirleyici olacak.
Bu dönemde pek çok ebeveyn “Çocuğum hiçbir şey yemiyor” şikâyetiyle uzmana başvuruyor. Ama çoğu zaman iştahsızlık, yanlış beslenme beklentilerinin ya da gün boyu verilen gereksiz atıştırmalıkların bir sonucu oluyor. Gerçekte çocuğun büyüme eğrisi normalse, hareketli ve uyanıksa, çoğu zaman “yetersiz besleniyor” değil, sadece “ebeveynin beklentisine göre az yiyor” olabilir.
Unutmayın: Bu yaş aralığında mide hacmi küçüktür ve bir öğünde çok miktarda yemek yemeleri beklenmemelidir. Bunun yerine, dengeli bir içerikle küçük porsiyonlar ve öğün rutini daha önemlidir.
Bu yaş grubunda çocukların her gün beş temel besin grubundan beslenmesi gerekir:
Ancak mesele sadece çeşit değil, sıklık ve sunum. Sebzeyi sevmeyen bir çocuğa ıspanağı zorla yedirmek yerine, fırın mücverle sunmak ya da minik pizzaların üstüne yerleştirmek çoğu zaman daha etkilidir. Aynı şekilde yoğurt yemeyen bir çocuğa, ev yapımı meyveli yoğurt ya da ayran sunmak bir çözüm olabilir.
Bu yaşta çocuklar, gıdanın tadı kadar dokusuna, kokusuna ve sunumuna da büyük önem verir. O yüzden renkli tabaklar, hikâyeli yemekler ve birlikte hazırlanmış tarifler sofradaki sihri artırır.
“Sebze yemiyor”, “Yalnızca makarna istiyor”, “Sadece sütle yaşıyor”… Bu cümleler size tanıdık geliyorsa yalnız değilsiniz. Besin seçiciliği, 2–5 yaş döneminin en sık karşılaşılan davranışsal sorunlarından biridir. Aslında bu, evrimsel olarak doğal bir süreçtir: Çocuklar doğuştan tatlıya meyillidir, acı ve ekşi gibi tatlar ise zamanla tanınır ve sevilir.
Bu yaş grubunda çocuklar, “kontrolü eline alma” sürecindedir. Yani kaşığı kendi tutmak ister, tabağını kendi seçmek ister. Ona bu fırsatı vermek, hem özerklik gelişimi hem de iştah farkındalığı açısından kıymetlidir.
Ayrıca yemek sadece annenin görevi değildir. Sofra bir aile alışkanlığıdır. Çocuk, masada anne ve babasını yemek yerken görmeli; ekran karşısında değil, ailece birlikte oturulan sofralarda yemek yemelidir. Çünkü çocuklar görerek öğrenir. Baba sebze yemezken, çocuktan bunu beklemek gerçekçi değildir.
Bu yaşta çocuklar çabuk acıkır, bu doğaldır. Ama neyle atıştırdıkları kritik önemdedir. Paketli ürünler, meyve suları, şekerli barlar, masum gibi görünse de hem iştahı bozar hem damak zevkini şekillendirir. Bunun yerine:
Ve en önemlisi: Ara öğünler, ana öğün iştahını bozmayacak şekilde zamanlanmalı. Akşam yemeğinden 1 saat önce verilen süt, o yemeğin boşa çıkmasına neden olabilir.
Çocuklar aslında doğuştan açlık ve tokluk sinyallerini çok iyi tanırlar. Ancak dıştan gelen müdahaleler —zorla yedirme, ödül-ceza sistemi, ekranla yemek— bu dengeyi bozar. Uzun vadede duygusal yeme davranışlarına, hatta ileriki yaşlarda yeme bozukluklarına bile zemin hazırlayabilir.
Bu yüzden çocuğun tabağını bitirmesi için ısrar etmek yerine, ona “Doydun mu?” diye sormak ve cevabına saygı göstermek önemlidir. O gün çok az yediyse, paniklemeyin. Ertesi gün telafi edecektir. Beden kendi ihtiyacını bilir.
Eğer çocuk çeşitli besleniyor, büyüme-gelişme eğrileri normalse, genellikle dışarıdan multivitamin takviyesine ihtiyaç yoktur. Aksine, fazla takviye alımı vücuda zarar verebilir. Özellikle A ve D vitaminlerinin fazlası toksiktir. Bu nedenle takviyeler yalnızca uzman önerisiyle, kan değerleri doğrultusunda verilmelidir.
2–5 yaş arasında çocuklar yalnızca yemek yemeyi değil, yemeği kimle, nasıl ve ne hislerle yediklerini de öğrenirler. Sofra; sadece beslenme değil, güvenin, iletişimin, aidiyetin de inşa edildiği bir yerdir.
Sabrınızla, sevginizle ve sağduyulu yaklaşımınızla bu dönemi hem sizin hem de çocuğunuz için keyifli ve öğretici hale getirebilirsiniz. Unutmayın: Bugün tabağına koyduğunuz sadece bir haşlanmış yumurta değil, yarının beslenme alışkanlıklarının temeli olabilir.
Gelecek yazımızda, belki okul çağı çocuklarının beslenmesini ya da yemekle kurduğu duygusal bağı konuşuruz. Önerilere her zaman açığım 😊
Sağlıklı, sevgi dolu sofralarda buluşmak dileğiyle…
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynak: bihaber.tr köşe yazarı Melina Ezgi Tosun
Türkiye ve dünya gündemindeki sıcak gelişmeleri okuyucularına tarafsız ulaştırmayı hizmet kabul eden haber platformu.